ÜNLÜ İŞ İNSANI HELİKOPTER KAZASINDA ÖLDÜ
'HAZAR DENİZİ CANAVARI' MOSKOVA'YA ÇEKİLDİ
RUSYA'YA AİT BOMBARDIMAN UÇAĞI DÜŞTÜ
TAYVAN'DA İKİ SAVAŞ UÇAĞI HAVADA ÇARPIŞTI
İstanbul 13°
Son olarak Perseverance ile Mars'a ayak basmayı başaran aracın koruyucu kalkanlarını bırakması konuşulurken Mars'taki keşfi için de geri sayım başladı.
NASA'nın robotik helikopteri Ingenuity, Mars atmosferinde havada kalmasını sağlayacak özelliklere sahip.
Kızıl gezegendeki geçmiş yaşamın işaretlerini aramak için daha geniş bir projenin parçası olan Ingenuity'i oluştururken NASA mühendisleri, lityum piller, kameralar, mikroişlemciler ve bilgisayar yazılımlarındaki son gelişmelerden yararlandı ve aracın karşılaşacağını bildikleri uç koşulları göz önünde bulundurdular. Ingenuity'nin Mars’ta karşılaşabileceği aşırı donma ve çözülme döngülerinden sağ çıkabilmesi son derece önemliydi. Aracın tasarlanmasına ve inşa edilmesine yardımcı olan özel bir drone ve füze şirketinde çalışan aeromekanik mühendisi Ben Pipenberg; “Mars'taki keşif için cihazın ihtiyacı olan gereksinimleri birleştirmek zordu. Tıpkı Formula 1'de yarışacak bir traktör yapmak gibiydi” dedi.
“HEM ÇOK KOMPAKT HEM DE GÜÇLÜ”
Ingenuity, dakikada 2.400 devirde, zıt yönlerde dönen dört kanada sahip. Yani aracın; geleneksel bir helikopterden kabaca beş kat daha hızlı olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Ingenuity’nin yerleşik bilgisayarı, Mars rüzgarının tahmin edilemeyen sert rüzgarlarında istikrarlı bir şekilde uçmak için helikopterin konumunu saniyede 500 kez ayarlamalı ve yol haritasını çıkarmak için sürekli güncellenen yer görüntülerini kullanarak gezinmeliydi. Proje mühendisleri, bu zorlu koşullar temel alınarak hazırlanan keşif aracının yazılımının yaklaşık 800.000 satır kodla çalıştığını söyledi.
Ingenuity'nin Jet Propulsion Lab'deki operasyon sorumlusu Tim Canham; “Hem çok kompakt, hem de çok güçlü bir işlemciye ihtiyacımız vardı” dedi.
NASA, Ingenuity ile gezegenin geçmişinde hayat olup olmadığını belirlemeye çalışacak. Bilim insanları bu yeni araç ile sadece Mars'ın keşfedilmeyeceğini, aynı zamanda insansız hava araçlarının kanyonlar, buzullar gibi insanların ulaşamayacağı noktalarda da kullanılabileceğini gösterecek önemli bir adım olduğunu vurguluyorlar.
Sayfa başına git