MENÜ
İstanbul 14°
Haber Air
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
pegasus
GÖKYÜZÜNDE ACİL DURUM: UÇAKLAR NEDEN YAKIT BOŞALTIR?
Özlem Çapan Özeren
YAZARLAR
18 Mayıs 2025 Pazar

GÖKYÜZÜNDE ACİL DURUM: UÇAKLAR NEDEN YAKIT BOŞALTIR?

Bugün size havacılığın çok az bilinen ama gökyüzünde her şey yolunda gitmediğinde devreye giren kritik bir uygulamasından bahsedeceğim. Uçakta seyahat eden çoğu kişi, kalkış ile iniş arasındaki sürecin uçuş rotasına sadık kalınarak tamamlanan düz bir çizgi olduğu kanısındadır. Ancak öyle zamanlar vardır ki, pilotlar yolcu emniyetini sağlamak için alışılmışın dışında kararlar almak zorunda kalırlar. Bu durumlardan biri de, gökyüzünde belki de en kritik manevralardan biri olan “yakıt boşaltma”dır. Evet, yanlış duymadınız. Tonlarca jet yakıtı, bazen insanların yaşadığı bölgelerin üzerinden gökyüzüne bırakılıyor. Pek çok kişi bunun neden yapıldığını ya da nasıl gerçekleştiğini bilmiyor - hatta böyle bir şeyin mümkün olduğunun bile farkında değil. Oysa bu prosedür, uçuş emniyeti açısından hayati bir rol oynuyor.

Uçakların havada yakıt boşaltması ilk bakışta sıra dışı bir işlem gibi gelebilir. Ancak bu prosedür, belirli durumlarda uçuş emniyetini sağlamak için hayati önem taşır. Ticari yolcu uçakları, kalkışta taşıdıkları maksimum ağırlıkla (MTOW: Maximum Take-off Weight) iniş yapamazlar. Uçağın yapısal bütünlüğü, özellikle iniş takımları ve fren sistemleri, belirli bir iniş ağırlığını aşmamak üzerine tasarlanmıştır. Bu nedenle kalkıştan kısa bir süre sonra teknik bir arıza, tıbbi bir acil durum ya da kabinde basınç kaybı gibi sebeplerle geri dönüş kararı alındığında, uçak emniyetli iniş için fazla yakıtını boşaltmak zorundadır. Havacılıkta bu işleme “fuel jettison” denir ve uluslararası düzenlemeler çerçevesinde uygulanır.

Yakıt boşaltma işleminin uygulanması, meteorolojik koşullar, trafik yoğunluğu ve uçuş güzergâhı gibi faktörleri gözeterek hava trafik kontrolüyle yönetilir. Örneğin, bir Boeing 777-200LR tipi uçağın kalkış ağırlığı 766.000 lb iken maksimum iniş ağırlığı 492.000 lb’dir; dolayısıyla ciddi bir acil durumda fazla yakıtın boşaltılması gerekir. Yakıt, genellikle 14.000-16.000 feet irtifada, 250-350 knot hızla, kanat uçlarındaki iki valften dışarı atılır. Uçaklara sabit boşaltma alanları tanımlanmaz çünkü acil durumlar önceden planlanamaz.

Jet yakıtı (kerosen ya da Jet-A1), 500’ün üzerinde hidrokarbon bileşiği içeren kompleks bir sıvıdır. Formülasyonu, kullanılan ham petrolün türüne ve rafineri işlemlerine bağlı olarak değişiklik gösterir. Yakıtın performansını ve güvenliğini artırmak amacıyla içine antioksidan, antistatik, korozyon önleyici ve anti-buzlanma (anti-icing) gibi katkı maddeleri eklenir. Atmosfere boşaltıldığında yakıt, saniyeler içinde çok ince damlacıklara ayrılır ve geniş bir hava hacmine yayılır. 30 dakikaya kadar sürebilecek bu işlem, yaklaşık 2.000 km²’lik bir alanı etkileyebilir. Yerden 100–1000 metre yüksekteki yakıt konsantrasyonu yaklaşık 0.12 g/m³ düzeyindedir ve bu miktarın büyük çoğunluğu yere ulaşmadan buharlaşır. Sadece çok alçak irtifalarda veya yoğun yağış altında yapılan boşaltmalarda, yakıtın çok az bir kısmı yeryüzüne ulaşabilir.

Yakıt boşaltma işlemleri, toplam uçuşlara oranla nadir görülse de sayıları göz ardı edilecek düzeyde değildir. FAA verilerine göre, ABD hava sahasında yılda ortalama 15 olay raporlanmıştır. Ancak bu rakam yalnızca ABD hava sahasındaki sivil uçuşları kapsar. Popular Science dergisinin 2021 yılında yayımladığı verilere göre, yalnızca Amerikan havayolları dünya genelinde aynı yıl 47 yakıt boşaltma vakası bildirmiştir. Bu fark, birçok olayın resmi kayıtlara geçmediğini gösterir. Ayrıca askeri uçuşlarda bu sayı çok daha yüksektir; 1970’lerde yapılan bir çalışmada yalnızca birkaç yılda yaklaşık 1000 vakaya rastlandığı belirtilmiştir. Küresel ölçekte ticari, özel ve askeri uçuşlar dahil edildiğinde, yılda yüzlerce yakıt boşaltma işleminin gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Modern uçaklarda teknik güvenlik arttıkça bu sayı azalma eğilimindedir. Zürih Havalimanı çevresinde yakıt boşaltma olayları 1990’lı yıllarda yılda 15’in üzerindeyken, 2010’lu yıllarda yılda birin altına düşmüştür.

Yakıtın nereye ve nasıl boşaltılacağı ise kritik bir sorudur. Hangi irtifada, ne kadar süreyle, hangi bölge üzerinde yapılacağı; pilotun kararı kadar hava trafik kontrolünün yönlendirmesiyle şekillenir. FAA (Federal Aviation Administration), Amerika Birleşik Devletleri'nin sivil havacılık otoritesidir. ICAO (International Civil Aviation Organization), Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak faaliyet gösteren Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’dür. EASA (European Union Aviation Safety Agency) ise Avrupa Birliği Havacılık Emniyeti Ajansı’dır. Bu üç kuruluş, yakıt boşaltma gibi uçuş emniyetiyle ilgili uygulamalarda temel düzenleyici ve denetleyici otoriteler arasında yer alır: Yakıt, 25.000 feet üzeri irtifalarda, seyrek yerleşimli ya da deniz üstü bölgelerde ve uygun meteorolojik koşullarda bırakılmalıdır. Çünkü bu yükseklikte bırakılan Jet-A yakıtı, soğuk ve düşük basınçta buharlaşır, yere ulaşmadan atmosferde dağılır. Ancak kurallara uyulmazsa, işte o zaman ciddi sorunlar başlar.

2024’te Delta Air Lines’ın Boeing 777 uçağı, motor arızası nedeniyle Los Angeles’e dönüş yaparken, Los Angeles’ın doğusundaki yerleşim bölgeleri üzerinde yakıt boşalttı. Bu sırada beş ilkokul ve bir lise etkilendi; Park Avenue İlkokulu’nda çocukların üzerine adeta yağmur gibi damlayan yakıt; göz yanmaları, cilt tahrişleri, solunum etkileri bıraktı. 60 kişi tedavi edildi. Uçak emniyetli şekilde indi ancak olay, prosedürün uygulama biçiminin ne denli önemli olduğunu ortaya koydu. Alçak irtifada boşaltılan yakıt, sıvı halde yere iner ve toprak, su, bitki örtüsü ve insan sağlığı üzerinde kalıcı etkiler bırakabilir. Jet-A1, fotosentezi engelleyerek bitki gelişimini zayıflatabilir, suya karıştığında sucul canlılar için toksik olabilir ve topraktaki mikrobiyal yaşamı bozabilir.

Mayıs 2025’te yaşanan iki olay, yakıt boşaltma prosedürünün uçuş emniyetindeki önemini bir kez daha gözler önüne serdi. 5 Mayıs’ta Thai Airways’e ait Frankfurt seferini yapan bir Boeing 777-300ER, iniş takımı kapağındaki arıza nedeniyle Bangkok’a geri dönme kararı aldı ve Samut Sakhon bölgesi üzerinde, maksimum kalkış ağırlığını düşürmek amacıyla yakıt boşalttı. 17 Mayıs’ta ise KLM’in KL877 sefer sayılı Amsterdam-Mumbai uçuşunu gerçekleştiren aynı model bir uçak, motor arızası sonrası Schiphol hava sahasında kontrollü şekilde yakıt boşaltarak emniyetli biçimde iniş yaptı. Her iki örnek de, acil durumlarda uygun irtifa ve konumda gerçekleştirilen yakıt boşaltma işleminin, hem uçuş güvenliği hem de çevresel sorumluluk açısından doğru yönetildiğinde etkili bir çözüm olduğunu ortaya koyuyor.

Bu nedenle, her yakıt boşaltma kararı; çevresel etkileri gözeten bir dikkat ve denetimle yürütülmelidir. Risk haritaları güncellenmeli, hava trafik kontrol birimleri daha hassas bir koordinasyon sağlamalı ve yakıt boşaltma alanları net biçimde tanımlanmalıdır. Ayrıca her olay şeffaf biçimde raporlanmalı, etkilenen bölgelerde çevresel iyileştirme çalışmaları yapılmalıdır.

Öte yandan, her acil durumda yakıt boşaltma işlemi uygulanmaz. Bazı özel koşullarda pilotlar, operasyonel, teknik veya ekonomik gerekçelerle bu seçeneği kullanmamayı tercih edebilir. Örneğin, Şubat 2005’te Los Angeles’tan Londra’ya gitmek üzere kalkış yapan British Airways’e ait bir Boeing 747, kalkıştan kısa süre sonra bir motor yangını yaşamasına rağmen üç motorla emniyetli şekilde uçabileceği için rotasına devam etti. Nihayetinde Londra yerine Manchester’a iniş yapan uçak, yakıt boşaltmadığı için yaklaşık 30.000 dolar tasarruf sağladı.

Ayrıca bazı uçaklar tasarımları gereği yakıt boşaltma sistemine sahip değildir. Boeing 757 gibi uçakların maksimum kalkış ve iniş ağırlıkları birbirine oldukça yakın olduğundan, böyle durumlarda yakıtın havada boşaltılmasına ihtiyaç duyulmaz. Bu uçaklar “fuel jettison” sistemiyle donatılmamıştır. Bu örnekler, yakıt boşaltma kararının yalnızca teknik değil; aynı zamanda uçağın tipi, arızanın türü, uçuşun menzili ve ekonomik etkiler gibi birçok faktörün değerlendirilmesiyle verildiğini göstermektedir.

Modern uçaklar çoğu zaman tam yükle iniş yapabilecek şekilde güçlendirilmiş olsa da, uzun menzilli ve geniş gövdeli uçaklar hâlâ bu işleme ihtiyaç duyar. Her boşaltma kararı, sadece uçuş emniyetini değil, aynı zamanda ekolojik ve toplumsal etkileri de dikkate alarak verilmelidir. Çünkü sürdürülebilir havacılığın temeli, gökyüzü kadar yeryüzünü de gözeten bir dengeyi kurabilmekten geçer.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2025 Haber Air